İŞVERENİN EŞİT DAVRANMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
İşverenin eşit davranma borcu, temelini uluslararası sözleşmelerden (Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 111 No’lu Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “ayrımcılık yasağı” kenar başlıklı 14. maddesi vd.) ve Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesinden alan bir yükümlülük olup 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5. maddesinde de ayrıca düzenlenmektedir.
Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı bakımından ilgili düzenlemelerde belirtilen “…cinsiyet, ırk, renk, dil, din…” gibi ifadeler konuyu sınırlandırmamaktadır. Örnek olarak belirtilen bu ibareler haricinde somut olayın şartlarına göre eşitlik ilkesinin ve ayrımcılık yasağının kapsamının genişletilebilmesi mümkündür. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarından da anlaşılacağı üzere, Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesini anlatan maddede belirtilen “benzeri sebepler” ifadesinin yorumundan hareketle, maddede sayılan ibarelerle eşitlik ilkesi sınırlı değildir.
İşverenin, çalışanlara eşit davranma yükümlülüğünün doğru anlaşılması adına öncelikle kapsamı belirlenmelidir.
Eşitlik ilkesi, tüm işçilere eşit mesai yaptırılarak eşit ücretler ödenmesi anlamına gelmemektedir. İşçilerin niteliklerine, yaptıkları işlere ve sübjektif özelliklerine göre çalışma koşulları ve hak kazandıkları ücret değişiklik gösterebilecektir. İşverenin bu konuda işçiler arasında ayrıma gitmesi eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmeyecektir. Ancak işverenin bu hakkını kötüye kullanması hukuken mümkün ve kabul edilebilir değildir. Buradaki ayrımın işveren tarafından doğru gözetilip uygulanması gerekmektedir.
İşçilerin sağlık durumları dahil olmak üzere kişisel farklılıkları sebebiyle ayrı muamelelere tabi tutulmaları ayrımcılık yasağının kapsamında değerlendirilecektir.
“İşbu yazı hukuki bir görüş veya yönlendirme olarak düşünülmemelidir. Özel sorular ve sorunlar bakımından hukuki danışman görüşü alınmalıdır.”